ÇOCUK
PROGRAMLARI
Çocuk programları çocuklara
ne kadar uygun?
Türkiye'deki çocuk yayınları ile ilgili eleştiriler
giderek artıyor. Uzmanlar çocuk gelişimi, eğitim-öğretim ve eğlence gibi birçok
faktörün dengesini gerektiren çocuk yayınlarının durumunu DW Türkçe ’ye
değerlendirdi.
"Merhaba tırtıl, nasılsın?
"Elhamdülillah Tahacım, iyiyim. Sen nasılsın?"
"Elhamdülillah, ben de iyiyim tırtıl."
Bu diyalog, Diyanet İşler Başkanlığı ve TRT işbirliğiyle 2012'de TRT
Diyanet olarak yayın yapmaya başlayan ve 2018 itibariyle Diyanet TV olarak
faaliyetlerini sürdüren kanalda gösterilen "Vav Çocuk" adlı çizgi
filminin açılış sahnesinden…
Programın tanıtımı, "Teknoloji çağında büyüyen çocuklara dinimizi ve
peygamberlerimizin hayatını eğlenceli oyunlar ile öğretmeyi amaçlayan yarışma
programı" ifadeleriyle yapılıyor.
Akademisyen Özlem henüz çocuğu doğmadan önce TRT Diyanette "Vav
Çocuk" programına denk geldiğini belirtiyor ve programda gördüklerini
şöyle aktarıyor:
"Çocuklar 'Zeytinler' ve 'Hurmalar' diye iki gruba ayrılmıştı. 'Peygamberimiz
suyu nasıl içerdi' gibi sorular cevaplıyor, okumayı yeni sökmüş halleriyle dua
okumaya çalışıyorlardı. Çamaşır makinesini kız çocukları boşaltıyordu. 'Hayırlı
bir inşaat yapmak' bölümünde, kocaman küpler yan yana gelince ortaya bir cami
çıkıyordu."
Özlem çocuğu olunca, izleyeceği programları internetten yayın yapan
platformlardan belirlemeye karar verdiğini aktarıyor.
"Çocukların
yararı gözetilmiyor"
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr.
Mesude Atay'a göre, hem Diyanet TV hem de TRT Çocuk yayınlarında didaktiklik
göze çarpıyor. Yayınlarda çocukların yararının gözetilmediğini ifade eden Atay,
"Özellikle Diyanet yayınlarında yetişkinlerin yüksek yararını görüyoruz.
'Biz bu dünyayı çok kirlettik, İslami yaşam biçimiyle temizleyebiliriz. Ancak
böyle bir yaşam biçimi değerli' fikri var" diyor.
Her iki kanalın da evrensel değerlerden uzak olduğunu savunan Atay,
"TRT Çocuk, Diyanet'in çocuk yayınlarına göre daha evrensel ama yine de
yeterli değil. Daha yerel figürler üzerinden yayınlar var, farklılıklara yer
verilmiyor" diye konuşuyor.
Sansür ve oto sansür
Sektör çalışanları tarafından muhafazakârlaşmayla beraber arttığı savunulan
sansür ve oto-sansür, Türkiye’de çocuk yayıncılığında sıklıkla konuşulan konulardan…
TRT Çocuk ile açıldığı günden bu yana çalışan, ismini vermek istemeyen bir
senarist, DW Türkçe’ ye kanalda yayınlanan programlarda bazı kelime ve
kavramların kullanılmasından imtina edildiğini söylüyor:
"Şans kelimesi kumarı çağrıştırdığı, yaratıcı kelimesi ise zannedersem
‘Yaratıcılık Allah'a mahsustur’ düşüncesinden kullanılmıyor. Heykeller de
putperestlik ithamı olabileceğinden tercih edilmiyor. Son olarak 'Babaanneler
genelde pek sevilmiyor' denilerek anneanne karakterlerinin babaanne olarak değiştirilmesi
konuşuldu."
Senarist ayrıca kanalın içeriklerle ilgili hassasiyetlerinin genellikle
ailelerin verdiği tepkilerden kaynaklandığına da dikkat çekerek, down sendromlu
(hastalık tablosu) bir çocuk karakterinin olduğu projeyi örnek gösteriyor.
Senarist, "Nasıl tepkiler geldiğini görseniz utanırsınız. 'Evladım o
çocuğu görmek zorunda mı', 'Psikolojisi bozuluyor' gibi çok sayıda şikâyet
aldık" diye konuşuyor.
"Peppa Pig" (Domuz Peppa) adlı yabancı bir çizgi diziyi pedagojik
açıdan oldukça başarılı bulduğunu dile getiren senarist, bir toplantıda TRT
Çocuk kanalında yayınlanması konusunun tartışıldığını, kanal yöneticilerinin de
diziyi beğenmesine rağmen benzer nedenlerle yayınlanmadığını söylüyor.
Görüş almak için ulaştığımız TRT Çocuk Kanalı, talebimize geri dönüş
yapmadı.
"Çizgi
filmlerde bilimsel kavram çeşidi az"
Bir diğer eleştiri noktası ise çocuk programlarında bilimsel ögelere giderek daha az yer verilmesi. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi dergisinde
yayımlanan, "Okul Öncesi Dönem Çocuklarının En Çok İzledikleri Çizgi
Filmlerin Bilimsel Açılardan Analizi" makalesinde, çocukların en çok
izledikleri çizgi filmler olarak belirlenen "Keloğlan",
"Pepee", "Afacan ve 7 Kafadar" ve "Jibber ve
Jabber" yayınlarında bölüm başına düşen ortalama bilimsel ifade sayısının
oldukça düşük olduğu belirtiliyor.
"Yapılan analizlerde çizgi filmlerde geçen bilimsel kavramların
teleskop, güneş enerjisi, gazlar, karışımlar, beher, tüp, asit, beş duyu
organı, besinler, mikroplar, canlılar, uzay, uzay gemisi, gezegenler, dolunay,
roket ile sınırlı kaldığı tespit edilmiştir" denilerek, örneklerdeki çizgi
filmlerde geçen bilimsel kavram çeşidinin az olduğuna dikkat çekiliyor.
Makalede, "Çizgi filmlerin içeriğinin çocukların bilimsel kavramlarla
tanışmasında oldukça yetersiz kaldığı söylenebilir" deniyor.
"Kanallar
istemiyor bu tarz şeyleri"
İsmini vermek istemeyen, TRT Çocuk ‘un yanı sıra özel kanallarla da çalışan
bir yapımcı, hazırladıkları yayınlarda dostluk, aile ve okulun önemi üzerinde
durduklarını söylüyor. "Büyü veya sihri tetikleyen çubuk ya da yıldız
tarzında şeyleri de kullanmamaya çalışıyoruz. Kanallar istemiyor bu tarz
şeyleri" diyor.
DW Türkçe'nin edindiği "yasaklı" listesine göre, çizgi filmlerin
tamamında "büyü” yerine "sihir" ya da "gizem",
"bela" yerine "kötülük", "dert" yerine
"sıkıntı", "lanetli" yerine "kötülük",
"kötü" ya da "gizemli" kelimeleri kullanılabiliyor.
Özel kanallarda gösterilen çizgi film ve çocuk programlarında da bazı
hassasiyetlerin dikkate alındığı ancak burada sansür ve oto-sansür seviyesinin
kamu yayıncılığında olduğu kadar yaygın olmadığı belirtiliyor.
İsminin kullanılmasını istemeyen bir canlandırıcı ise TRT'de her
kademeden yetkilinin kendi inisiyatifleriyle-üstünlük, öncelik-sansürleme
girişimlerinde bulunmasının sektör çalışanlarını kamudan uzaklaştırdığını
söylüyor. Animatör “Saçma sapan şeylerle uğraşmayalım’ diyen yapımcılar son
birkaç senedir projelerini ya Youtube’da yayınlıyor ya da özele gidiyor. Ancak
özel kanal telif haklarını isteyince yapımcılar burayı da tercih etmeyebiliyor”
diyor.
"Yetişkinlerin
düşünce ve inançlarını aşıladığı bir araç”
Bahçe şehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümünden Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan'a göre, Türkiye'de çocuk yayınlarında
kendine has, özel karakteri olan projelerin oldukça az olması da sıkıntılardan
biri…
Noyan, çocuk animasyonlarının yetişkinlerin kendi düşünce ve inançlarını
çocuklara aşılamak için kullandıkları mesaj verme kaygısı taşıyan bir araca
dönüşmesi ya da eğitim-öğretim misyonuna-görev, amaç-çok fazla ağırlık
verilmesi halinde, samimiyetini ve duygusal sahiciliğini kaybettiğini dile getiriyor.
Noyan, "Çocuğun zekâsını, espri anlayışını küçümseyen, estetik
algısını önemsemeyen bu yaklaşım aslında 'korumak' amacıyla onları yaşamdan
soyutlar" diyor.
"Çocuğun hangi yaşta neleri kavrayabileceği
düşünülmüyor"
Çocuk yayınlarında hedef kitlenin pasif konumda kaldığını ifade eden
öğretim üyesi Mesude Atay, çocuk hakları ilkelerinin de gözetilmediği
görüşünde. Yayınların karma yaşa yönelik olmasını ve çocukların gelişimsel
özelliklerinin dikkate alınmamasını eleştiriyor.
"Çocuğun hangi yaşta neleri kavrayabileceği düşünülmüyor. 5
yaşlarındaki bir çocuğa, 'Ramazan nedir' diye soruluyor. Çocuk, 'Bir şey yiyip içmemek tir' diyor. O sırada ısrarla, 'Ezan okunana kadar aç kalırız' gibi zaman
kavramı tam gelişmemiş çocuğa bu bilgi kazandırılmaya çalışılıyor" diyor.
Burcu Karakaş
©Deutsche Welle Türkçe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder