O GÜL-ENDAM- Emin DEĞİRMENCİ-Udi Bestekar
346 abone
AKŞAM GÜNEŞİ
1-Batarken ufukta bir akşam güneşi
Bırakıp gitmiştin beni sen sevgili
Yıllar yılı oldu hâlâ dönmedin geri
Ne olur; ne olur; ne olur dön bana
Bak batıyor yine akşam güneşi
2-Aşkımı dillerde; gözümü yollarda
Kimsesiz bıraktın şu gurbet ellerde
Sanki kara bulut, seni saklıyor benden
Ne olur; ne olur; ne olur dön bana
Yine gölgelendi AKŞAM GÜNEŞİ
Orhan GENCEBAY
ENSTRÜMANLAR: BOLAHENG NEYİ-PİYANO (pes)-KLARNET-KUDÜM
Şarkıyı sesi ve uduyla seslendiren: Emin DEĞİRMENCİ
Orhan
GENCEBAY-Hayatı
Arabesk
bu!” deyip de burun kıvıran, dahası aşağılayan milyonlarca insana inat, o pek
çok kesimden başka milyonlarca insanın Orhan Babası. Kendisi (belki de
mütevazılığından) kabul etmese de, pek çok kişi için arabesk müziğin öncüsü o.
Tepkisel bir eşliğinde aşağılanması ise, bu müziğe sahip çıkan, onu bu günlere
getiren ve yayılmasını sağlayan kitleden kaynaklanıyor aslında. Bu kitle,
Demokrat Parti iktidarıyla birlikte köylerden kentlere göç etmeye başlayan,
fakat kentli “elit” nüfus tarafından kente kabul edilmeyen, kent dışına itilen
ve hor görülen, itildiği yerde de gecekondusuyla birlikte kendi kültürünü de
oluşturan yoksul ve görmezden gelinmiş kitle. İşte arabesk müzik de, içerdiği
kavramlar açısından bu kitlenin kendini bulduğu, sahiplendiği ve canı pahasına
koruduğu bir müzik türü oldu haliyle.
Bir umutla
kentlere akın eden, fakat aradığını bulamayan, bulamadığı gibi bir de dışlanan,
ötekileştirilen binlerce, milyonlarca insan kendini Mozart’ta, Vivaldi’de
bulacak değildi ya! Elbette “başa gelen çekilirmiş” deyip yokluğu, yoksulluğu
kabullenecek, “sevenler mesut olmaz” deyip sevdiğine kavuşamamanın acısıyla
ağlayacak, “bir teselli ver” deyip aşktan ve yoksulluktan derbeder olmuş
bünyeyi rahatlatacaktı. Öyle de oldu…
Orhan
GENCEBAY'IN aslında yaptığı şey arabesk değil. Onun yaptığı, halk müziği-sanat
müziği karması olan müziğe sahip çıkmak, ona kendince bir yorum ve düzenleme
getirmekten ibaret. Arap müziği ezgileriyle batı sazlarını, Türk sanat müziği
ile Türk halk müziği motiflerini karma bir biçimde kullandı GENCEBAY. Bu
müziğin adı da küçük bir zamanlama talihsizliği yüzünden “arabesk” oldu (söz
konusu talihsizliğin detayları listenin sonlarında). Listenin giriş kısmını
Orhan Abi’nin sözleriyle bitirelim. Demiş ki 1985’te Yeni Gündeme:
“Ben ve bazıları
zaten var olan, yıllar öncesinden ortaya çıkmış olan günümüzde de basın başta
olmak üzere çoğunluğun arabesk dediği bu müziğe yeni bir şeyler, bazı
değişiklikler, belli kurallar ve bir zenginlik getirmiş olabiliriz yalnızca.
Belli bir sisteme oturtmaya çalıştık.”
1944
yılının 4 Ağustos’unda doğdu Orhan Ağabey, henüz 6 yaşındayken de eski opera
sanatçısı Emin Tarakçı’dan keman ve mandolin dersleri alarak müziğe başladı.
(Gariptir, Tarakçı Hoca Samsun’da berberlik yapmaktadır o sıralarda, GENCEBAY'IN babası da zaten çocuğuna o çalgı aletini eğlensin diye almıştı.) 7 yaşında da
bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri almaya başladı.
İlk
bestesi olan Kara Kaşlı Esmerdi Kim Bilir Kimi SEVDİ'Yİ 10 yaşındayken
besteledi. 13 yaşında Türk Sanat Müziği ve tambur eğitimi almaya başladı.
Ortaokul ve lise dönemlerinde musiki cemiyetlerinde yaylı tambur, THM
cemiyetlerinde ise bağlama çaldı. İlk profesyonel bestesi olan Ruhumda Titreyen
Sonsuz Bir Alevsin-i 14 yaşında besteledi.
Yaşı
16 olduğunda artık jazz ve rock müziği ile ilgileniyordu. İstanbul’da
konservatuvar sınavlarına girdi ve kazandı. 20 yaşında TRT Ankara, 22 yaşında da
TRT İstanbul Radyosu sınavlarına girdi. Her iki sınavı da kazandı ve önce
Ankara, sonra da İstanbul radyosunda çalıştı. Daha sonra da kendi isteği ile
ayrıldı (çünkü var olan müzik onu tatmin etmiyordu, o çok daha iyisinin
yapılabileceğine inanıyordu).
TRT’den
ayrıldıktan sonra babasının işlerinin bozulması sebebiyle Samsun’a döndü fakat
Samsun günleri, içindeki müzik tutkusu sebebiyle uzun sürmedi. Çalışmalarını
İstanbul Plakçılar Çarşısında yoğunlaştırdı. Zirveye tırmanmaya başlaması da
bu çalışmalarla başlamış oldu.
Şarkıcı
olarak tanınmadan önce “Sevemedim Kara Gözlüm “, “Koca Dünya”, “Sabır Taşı”
adlı besteleriyle besteci olarak tanındı. 1966’da da ulusal çapta düzenlenen
bağlama çalma yarışmasında Arif Sağ ve Çinuçen TANRIKORUR ile birlikte dereceye
girdi.
1966-1968
yılları arasında Sabahat AKKİRAZ, Nuri SESİGÜZEL gibi birçok sanatçıya bağlama
çaldı. Yine bu dönemde Kızılırmak, Karakoyun, Ana, Kuyu gibi filmlerin de müzik
direktörlüğünü yaptı.
Kendi
müziğinin altyapısını, İstanbul halk evlerinde Ömer Faruk Tek bilek, Erkin
Koray, Neşet Ertaş gibi kişilerle bir araya gelip müzik yaparak oluşturdu. Bu
süreçte ağlıyorum Yana Yana, Gönül Bağları, Yıldız Akşamdan Doğarsın, Neredesin
Leylâ’m gibi türkü plakları çıkardı. Sevemedim Karagözlüm, Sabır Taşı, Koca
Dünya gibi besteleri de çeşitli sanatçılar tarafından okunuyordu.
1968
yılında ise ilk serbest çalışmalar plağı olan Sensiz Bahar Geçmiyor/Başa Gelen
Çekilirmiş’i çıkardı. 1969’da çıkardığı Bir Teselli Ver/Yorgun Gözler 45’liği
ile ününe ün kattı. (Bu 45’liğin satışlarından dolayı plak şirketi onu “Altın
Taç” ile ödüllendirdi.) Yorumcu kimliği ile de ön plana çıkmaya başladı ve Ben
Eski Halimle Daha Mesuttum, Hor Görme Garibi, Severek Ayrılalım, Ümit Şarkısı,
Sevenler Mesut Olmaz gibi plaklara imza attı.
1972’de
Yaşar KEKEVA ile Kervan Plağı kurdu ve kardeşi Burhan GENCEBAY ile birlikte
çalışmalarına bu şirket çatısı altında devam etti. Kervan Plak, Türkiye’nin ilk
yerli sermayeli plak şirketiydi ve zaman içinde bünyesine Erkin Koray, Ajda
Pekkan, Muazzez Abacı, Mustafa SAĞYAŞAR, Ahmet ÖZHAN, Kamuran AKKOR, Semiha
YANKI, Samime SANAY, Neşe KARABÖCEK gibi isimleri katarak piyasada sağlam bir
yer edinmeyi başardı.
1978’de
yaptığı “Yarabbim” adlı plağı yurt içi ve yurt dışı satışlarıyla adından bir
hayli söz ettirdi. Bugüne kadar da 36 filmde başrol oynadı, 90’a yakın filmin
müzik direktörlüğünü yaptı, binden fazla beste yaptı ve bunların yarıya
yakınını kendisi seslendirdi. Yasal kayıtlara göre 60 milyon civarı plak ve
kaset baskısı var GENCEBAY'IN. (Yasal olmayan üretimlerle bu sayı üç katına
çıkıyor. Sadece “Bir Teselli Ver” in satış rakamı -korsan kopyalar hariç- 3
milyondan fazladır.
İlk
evliliğini 1970’te Beyaz Kelebekler grubunun solisti Azize Hanım’la yaptı.
Çiftin bu evlilikten bir oğulları oldu. Daha sonra Azize Hanım’dan ayrılan
GENCEBAY, Sevim EMRE'YLE yaşamaya başladı. 1974’ten bu yana da
birlikteliklerini sürdürüyorlar. Oğlu Altan ise Kervan Plağın yapımcılığını
sürdürüyor.
Şarkılarını
seslendirmek isteyen kişiler konusunda çok titiz davranıyor Orhan AĞABEY, herkese
tamam demiyor. Bunu savunurken de “Timur SELÇUK babasının şarkılarını herkesin
okumasına izin veriyor mu?” diye soruyor ve ekliyor: “İcracı olmanın da
birtakım kuralları var.” Zeki Müren, Sibel Can, Ahmet ÖZHAN ve Ebru GÜNDEŞ şarkılarını seslendiren (daha doğrusu seslendirebilen) kişilerden birkaçı.
Sigara
ve içkiyle arası iyi değil GENCEBAY'IN Zamanında hem içkiyi, hem de sigarayı
dibine kadar tüketmiş Orhan AĞABEY. Hatta 20’li yaşlarında iki kez de alkol
komasına girmişliği var. Uyuşturucu da kullanmış ama hiçbir zaman müptelası
olmamış. Fark etmiş ki bunlar olmadan hayatı daha güzel, hepsini bırakmış, o
gün bu gündür de kullanmıyor hiçbirini.
LED
Zeppelin’in, daha doğrusu Jimmy Page’in GENCEBAY'DAN etkilendiği konusuna
değinmeden olmaz tabii. Grup üyeleri Vanity Fair olduğu tahmin edilen dergiye
verdikleri bir röportajda “Biz yıllarca bir Türk müzik adamının ritm, riff ve
altyapılarını inceleyerek, bunları kendi müziğimizde kullandık, bunu da ilk
defa buradan söylüyoruz. O Türk’ün adı da Orhan GENCEBAY’DIR.” şeklinde
açıklamalarda bulunmuşlar. Bu konu Orhan GENCEBAY'A iletilmiş ve o da
doğrulamış bunu. Hatta olayı hem jüri üyeliğini yaptığı Popstar Alaturka’da,
hem de Okan BAYÜLGEN'İN sunduğu Kral Çıplak’ta anlatmış. Burada sözünü
ettiğimiz olay da teknik olarak, Jimmy Page’in Kashmir’de kullandığı riff’lerin
ve pena tekniğinin GENCEBAY'IN kendine has tarzıyla benzerlik taşıması.
2010
yılında www.orhanabi.net sitesinde ortaya atılan bir iddiaya göre Hamburg Müzik
Akademisinde hocalar öğrencilere Orhan GENCEBAY'IN Diriliş/Etrüskler adlı
eserini inceletmiş. Eser gerçekten de baştan sona bir başyapıt niteliğinde.
Giriş
kısmında söz ettiğimiz talihsizliğe azıcık değinelim. Aslında “arabesk”
ifadesini kullanan kişi Suat Sayın’dır. Suat Sayın, Ahmet Sezgin’in
seslendirmesi için bir beste yapar ve bu beste çok popüler olur. Ama kaynak
Mısırlı besteci Abdülvahap’tır. Suat Sayın bu besteyi Albdülvahap’ın
eserlerinden ilham alarak yapmıştır. Durum fark edildikten sonra bu müzik
arabesk olarak adlandırılmaya başlanır. Bu olayın GENCEBAY'LA alakası ne?
GENCEBAY, 1966 yılında bir beste yapar ve aynı orkestrasyonu kullanır. Maalesef
GENCEBAY'IN yaptığı müzik de arabesk olarak anılmaya başlanır.
Bu
albüm, sanat hayatının 60. yılına özel hazırlanan özel bir albüm. Albümde 32
sanatçı, Orhan GENCEBAY'A ait 33 şarkıyı seslendirdi.
Benim
kendi görüşlerim:
Emin
olun eskiden ben konservatuvarda okurken hocamız ne derdi biliyor musunuz? Aman
sakın ha arabesk şarkıları asla dinlemeyin, o zaman kulağınız bozulur! Bence çok
yanlış bir sözde ve ikazda bulunmuşlardır. Müzik demek DÜNYA ÇAPINDA ve EVRENSEL
olmalıdır. Yalnız belirli bir gurubun malı olmamalıdır.
İşte
ben de yaşımın ilerlediği bu sıralarda Sayın Orhan GENCEBAY’IN eserlerini
çalışmak için azmettim. Emin olun udum ve sesimle eserlerini okumakta çok
zorlanacağımı tahmin ediyorum. Fakat eğer çok çalışırsam başaracağımdan
emindim.
Lütfen
Sayın Orhan GENCEBAY’IN bütün eserlerini dinleyelim ve herkesle paylaşalım. O’na
sahip çıkalım. Emin olun Orhan GENCEBAY gibi bir sanatkâr bir daha bu dünyaya
gelmez. Kendilerine sonsuz şükranlarımı, saygı ve sevgilerimi sunuyor, sıhhat; huzur;
neş’e dolu mutlu yarınlar temenni ediyorum. Udi Emin Bey-01.01.2020-Çarşamba-ÇUKUROVA