30 Mart 2022 Çarşamba
EN YAKIN DOSTUM SENSİN/2022.03.26/19:09:50-618
YAŞAMA ZEVK KATAN/2022.03.21/19:18:33-898
ÇİÇEK SEVGİYLE AÇAR/2022.03.23/14:02:57-296
28 Mart 2022 Pazartesi
DİLİMDEKİ MİNNETİME/2022.03.20/20:09:22-887
27 Mart 2022 Pazar
DUYGULARA SET ÇEKMEYİN/2022.03.25/20:00:08-743
19 Mart 2022 Cumartesi
YÜREĞİM PATİSKA/2022.03.19/18:39:21-405
17 Mart 2022 Perşembe
ÇANAKKALE SAVAŞI-1915-2022-Yıl Dönümüdür
Çanakkale Zaferi
tarihi şanlı tarihteki büyük zaferin önemini öğrenmek isteyen kişiler
tarafından sıklıkla araştırılıyor. Çanakkale Zaferi’nin önemi topyekûn mücadele
veren bir milletin kazandığı zaferlerden biri olarak anılıyor. Peki, Çanakkale
Zaferi ne zaman, önemi ne?
Büyük bir
komutanlık örneğinin ve millet olarak canı pahasına verilen mücadelenin zaferle
taçlandığı Çanakkale’de düşman orduları Çanakkale’yi geçemedi. Böylelikle
tarihe kazınan “Çanakkale geçilmez” sözü ortaya çıktı. İşte kısaca o büyük zafere
giden yol ve videolu görüntüler…
ÇANAKKALE ZAFERİ
NE ZAMAN, KAÇINCI YILI?
18 Mart 1915
Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü her yıl 18 Mart’ta kutlanmaya devam ediyor.
2022 yılı büyük zaferin 107. yıldönümü olacak.
ÇANAKKALE ZAFERİ
ÖNEMİ NEDİR?
Her şey 1914'de
Saray Bosna'da atılan bir kurşunla başladı. Bir süre sonra Osmanlı da
Almanya'nın yanında savaşa girdi. Dünya 4 yıl boyunca kan, ateş ve gözyaşı
içinde kaldı. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. İtilaf devletlerinin
donanması Çanakkale açıklarına demir attı. Amaçları belliydi. Çanakkale'yi
aşarak başkent İstanbul ve İstanbul Boğazı'nı kontrol altına almak
istiyorlardı. Böylece Rusya'ya yardım etmek daha kolay olacaktı. Ancak işler
planlandığı gibi yürümedi.
Başlangıçta önem
verilmeyen bir operasyon 1. Dünya Savaşı'nın en önemli ve kanlı cephelerinden
birine dönüştü. Dünyanın en güçlü, en gelişmiş silahlarıyla donatılmış savaş
gemileri 1 ay boyunca tabyaları top ateşine tuttu. Mayın gemileri boğazda yol
açtı. Gelibolu sahillerine her gün binlerce mermi yağdı. Ancak karşılarında
güçlü bir direnç vardı.
Nusret Mayın
Gemisi sisli ve yağmurlu bir gecede Erenköy Koyu'na doğru yol alıyordu. Burası
itilaf devletlerine ait gemilerin kullandığı ve top mevzilerinin dışında kalan
bir yoldu. Elde kalan 26 mayın kıyıya paralel olarak 100 metre arayla buraya
döşendi. Birleşik donanmanın ikmal için dönen Ocean, Bouvet ve Irrettable
gemileri bu mayınlara çarparak patlamaya başladı. Üç gemi, inflexible, Golva ve
Suffen de patlamalarda ağır yara aldı. Nusret Mayın Gemisi, boğaz muhaberesinin
sonucunu değiştirdi.
Fakat vazgeçmediler.
Osmanlı Sahil Topçularını ele geçirmek için kara harekâtı yapmaya karar
verdiler. 5 ayrı noktadan Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapıldı. Sekiz ay
şiddetli çatışmalar oldu. Kumkale, Beşika, Bolayır, Seddülbahir, Arıburnu,
Conkbayırı, Kabatepe, Anafartalar’daki kanlı çatışmalarda kazanan hep Türk
Ordusu’ydu. 19. Tümen Komutanı Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal, o
tarihi, "Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelecek"
sözünü işte burada söyledi. Çanakkale geçilemedi.
Türk askeri
tarihinin en büyük zaferlerinden biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin bu yıl
107. yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutlayacağız.
Mücadele
yalnızca Türk tarihinin değil bütün dünya tarihinin akışını etkileyecek
derecedeydi. Bu cephede alınan galibiyet dünya ülkelerinin güç dengelerini
değiştirmiş ve yüce Türk milletinin belirleyici ve yönlendirici gücünü bir kere
daha gözler önüne sermiştir.
Çanakkale
Cephesi'nin Anadolu halkına verdiği azim, umut ve kararlılık Kurtuluş
Savaşı'nın meşalesini de ateşlemiştir. Çanakkale, Türk ulusunun bağımsızlık ve
hürriyet söz konusu olduğunda ne denli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek
anımsatacak bir "Anıt cephe" Çünkü Türk ordusu üstün muharebe taktiklerini,
silah gücü bakımından çok üstün bir güce karşı ustalıkla kullanmıştır. Bununla
beraber dünya harp tarihi, Çanakkale'de Türk askerinin insancıllığını savaş
alanlarında bile yitirmediğine, düşmanına dahi merhamet gösterebildiğine şahit
olmuştur.
Her siperde ayrı
bir destan başlatan askerlerimiz, düşmana karşı verdiği mukaddes mücadeleyi
zaferle sonuçlandırdığında, dünya tarihinin zirve sayfalarına da
"Çanakkale Geçilemez!" ilkesini bir daha silinmemek üzere
yazdırmıştır.
ÇANAKKALE
ŞİİRİ-Mehmet Akif ERSOY
Şu Boğaz Harbi
nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf
orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol
bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla
sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca
tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde
-gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "
Dedirir
-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş,
açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, Yeni
Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum
gibi, tûfan gibi, mahşer. (1)
Yedi iklîmi
cihânın duruyor karşına da, (2)
Ostralya'yla
berâber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka,
lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise
var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi
yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da
züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci
asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi
mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu
Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki
esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa
hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet
denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki
tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki:
Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar
parçalıyor âfâkı;
Beriden
zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri
beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün
üstünde o arslan neferin.
Yerin altında
cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her
lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede
gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş
tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz,
gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır
sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha
bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı
tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını,
durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde
gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten
daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu
seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik
tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı
göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet
onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i
İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır,
indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini
tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse
Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim
sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli diyordum
ya... Nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi
nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi,
bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa,
dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış
tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3)
Bir hilâl
uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar
için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd
inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki
kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in
arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar
gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim
gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc
ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak
ebediyyetler eder istîâb.
"Bu,
taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini
duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök
kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine
çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla
açık türbene çatsam da tavan, (4)
Yedi kandilli
Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin
altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece
mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ
fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr
ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen
mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey
yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son
ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en
sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan
gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı
kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi
göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla
beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra
gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu
ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu
şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu
açmış duruyor Peygamber.
(1) İlk
baskılarda: kum gibi, mahşer mi, hakîkat mahşer.
(2) İlk baskılarda:
duruyor karşında,
(3) İlk baskıda:
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
(4) İlk baskılarda: Ebr-i nîsânı açık...
Mehmet Akif
Ersoy